TARAFIMDAN VERİLEN BİR DİRENME KARARININ GEREKÇE KISMI..

Tarafımdan verilen, Yahyalı Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2014-125 esas, 2014-243 karar sayılı kararının gerekçe kısmıdır. 

 GEREKÇE :

I- Taraflar arasındaki davalar sürecinin özeti

Taraflar yaklaşık olarak 2009 yılının başından beri ayrı yaşamaktadırlar. Taraflar arasındaki ilk dava 09/03/2009  tarihinde açılan nafaka davasıdır. İş bu dava ile F. Ü. eşi A. Ü.'den ayrı yaşamak zorunda kaldığını eşinin kendisine şiddet uygulayıp hakaret ettiğini bu nedenle eşinden ayrı yaşadığını ve kendisine bakacak kimsesi olmadığını beyanla eşine nafaka davası açmıştır. 

İş bu dava F. Ü.'nün ayrı yaşamakta haklı olduğunu ispat edemediği, taraflar arasında bir geçimsizlik bulunmadığı, F. Ü.'nin evi kendisinin terk ettiği, gerekçeleriyle reddedilmiştir. 

F. Ü.'nün, A. Ü.'ye açtığı nafaka davasının 02/06/2009 tarihinde reddedilerek sonuçlanmasından sonra A. Ü.'de 10/06/2009 tarihinde F. Ü.'ye şiddetli geçimsizlik nedeni ile boşanma davası açmıştır. A. Ü.'nün açtığı boşanma davası da ''tarafların bir arada yaşadıkları 3-4 yıllık süre boyunca herhangi bir geçimsizliklerinin, anlaşmazlıklarının bulunmadığı, aile hayatlarının huzurlu olduğu, ancak davalının 2008 yılında evi terk ettiği, davacı tanıkları davalının evi terk etme nedeni hakkında herhangi bir bilgilerinin bulunmadığı, davalı tanıklarının ise tarafların geçimsizliklerine ilişkin görgüye dayalı herhangi bir bilgilerinin olmadığı anlaşılmakla davacı tarafından şiddetli geçimsizlik olgusunun ispat edilemediği kanaatine varılarak'' ve bu gerekçeyle reddedilmiştir. İş bu boşanma davasının reddine dair verilen karar Yargıtay Özel Dairesince aranarak 14/11/2011 tarihinde kesinleşmiştir.

Bu kararın kesinleşmesinden sonra F. Ü. eşi A. Ü.'ye 17/01/2012 tarihinde tekrar nafaka davası açmıştır. F. Ü.'nün ikinci kez açtığı nafaka davası devam ederken eşi A. Ü. 02/04/2012 tarihinde Yahyalı Asliye Hukuk Mahkemesi aracılığıyla kendisine nafaka davası açan eşine terk ihtarı çekmiş ve eve dönmesini istemiştir. İhtara rağmen F. Ü. eve dönmemiştir. Bunun üzerine A. Ü., F. Ü.'ye terk sebebi ile 10/07/2012 tarihinde boşanma davası açmıştır. A. Ü.'nün 2. açtığı boşanma davası devam ederken F. Ü.'nün ikinci açtığı nafaka davası da  08/11/2012 tarihinde ''Mahkememizce yapılan açık yargılama sonunda, tarafların iddiaları, tanık beyanları ve tüm dosya kapsamına göre; Dava, TMK 197'ye göre açılan nafaka talebinden ibarettir. Bu maddeye göre nafaka talep edilebilmesi için dava açanın ayrı yaşama hakkına sahip olması gerekir. Tarafların ayrı yaşadıkları sabit ise de davacının dilekçesinde belitmiş olduğu ve şiddet gördüğüne ve hakaret edildiğine ilişkin olayları ispatlayamadığı aksinin yani davacının gereksiz yere evi terk ettiğinin davalı tarafça ispatlandığı anlaşılmakla davanın reddine, her ne kadar taraflar arasında Yahyalı Asliye Hukuk Mahkemesinde boşanma davası açılmış, boşanma davası açılması halinde eşlerin bir arada yaşamalarının kendilerinden beklenmeyeceği kural ise de, nafaka davasının boşanma davasından önce açıldığı dolayısı ile sonradan açılan biri boşanma davasına dayanılarak davacının ayrı yaşama hakkına sahip olduğu kabul edilemeyeceğinden davanın reddine karar vermek gerekmiştir.''   gerekçesiyle reddedilmiş, 30/01/2013 tarihinde Yargıtay Özel Dairesince onanmış ve kesinleşmiştir. 

Bu karardan sonra mahkememizce A. Ü. tarafından açılan boşanma davası 02/05/2013 tarihinde ''Dava terk nedenine dayalı boşanma davası olup mahkememizce yapılan yargılama, tanık beyanları, aile nüfus kayıt tablosu ve tüm dosya kapsamının değerlendirilmesinde;  tarafların 04/03/2004 tarihinde evlendikleri ve bu evliliklerinden müşterek çocuklarının bulunmadığı, davalının ortada geçerli herhangi bir sebep yokken müşterek konutu terk etmesinden sonra davacı tarafça mahkememizin 2012/18 Değişik İş sayılı dosyası ile 4721 sayılı TMK'nun 164/2. Maddesi gereğince davalıya müşterek konuta dönmesi için ihtar kararı verildiği ve bu kararın davalıya 13/04/2012 tarihinde tebliğ edildiği, ancak usulüne uygun ve koşulları tamam olan bu ihtara rağmen ortak konuta dönmeyen davalı hakkında davacı eşin terk nedenine dayanarak 10/07/2012 tarihinde açmış olduğu iş bu boşanma davasının yapılan yargılamasında bilhassa duruşmada dinlenen davacı tanıklarının herhangi bir sebep yokken davalının müşterek haneyi terk ettiğine ve ortak konuta dönmek için samimi bir girişimi olmadığına ilişkin görgüye dayalı beyanları ve talimatla dinlenen davalı tanıklarının duyuma dayalı, davacının davalıya şiddet uyguladığına dair itibar edilmeyen beyanları karşısında açılan davanın kabulüne, terk sebebiyle davacı koca yararına tarafların kusur durumu, müşterek çocuklarının bulunmayışı ve bilhassa mali güçleri (davalının maddi açıdan durumunun iyi olmadığına ilişkin sosyal ekonomik durum araştırması) nazara alınarak bir miktar maddi tazminata, terk olgusu davacı tarafın kişilik haklarına herhangi bir şekilde halel getirmediğinden manevi tazminat isteminin reddine, ayrıca her ne kadar davalı vekili ön inceleme duruşmasında maddi-manevi tazminat taleplerinde bulunmuş ise de; bu taleplere ilişkin tarafların dilekçelerin teatisi aşaması tamamlandıktan sonra ön inceleme duruşmasında savunmalarını ancak karşı taraf mazeret belirtmeksizin gelmediği takdirde serbestçe genişletip değiştirebilecekleri, karşı taraf geldiğinde ise açıkça bu hususta muvafakat göstermesi gerektiğinden ve davacı tarafça ön inceleme duruşmasında savunmayı genişletme kapsamındaki bu taleplere muvafakat bulunmadığından davalı tarafın maddi-manevi tazminat talepleri dikkate alınmamış ve tedbir nafakasına ilişkin talebi ise ortak hayatın sonlanmasında müşterek konutu terk ederek kusurlu tarafın davalı olduğu hem bizim dosyamız hem de dosyamız arasında bulunan Develi Aile Mahkemesinin 2009/103 Esas, 2009/292 Karar sayılı ve yine Develi Aile Mahkemesinin 2012/22 Esas, 2012/717 Karar sayılı (Yargıtay Denetiminden onanarak geçtiği anlaşılan) kararları ile anlaşıldığından davalı ayrı yaşamakta haklılığını ispatlayamadığından tedbir nafakasına ilişkin talebinin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.'' denilerek ve bu gerekçe ile kabul edilmiş ve tarafların boşanmalarına karar verilmiştir.

Mahkememizce verilen karar Yargıtay Özel Dairesince davalı F. Ü.'nün terk ihtarından önce tedbir nafakası davası açtığı, tedbir nafakası davasının açılmasından sonra 4 aylık süre geçmeden terk ihtarı gönderilemeyeceği nafaka davasının bulunmasının terk ihtarını bertaraf ettiği gerekçeleriyle bozulmuştur.

II- Gerekçe

Yukarıda özetlenen taraflar arasında yaşanan davalar süresinde F. Ü.'nün açtığı nafaka davalarının reddedildiği sabittir. F. Ü.'nün ilk açtığı tedbir nafakası davası ayrı yaşamakta haklı olduğunu ispat edemediğinden reddedilmiştir. F. Ü. ikinci kez tedbir nafakası davası açtığında, eşi A. Ü. eve dön ihtarı çekmiştir. Bu süreçte A. Ü.'nün çektiği ihtardan mahkemece ve davalı F. Ü.'ce çıkarılması gereken anlam  "Daha önce açtığın nafaka davası ayrı yaşamakta haklı olmadığın gerekçesiyle reddedildi yani ayrı yaşamakta haksızsın bu mahkeme kararı ile sabit, şimdi nafaka davası açmayı bırak, eve dön."dür. 

A. Ü.'nin ihtarı hukuken bu anlama gelir. Yargıtayın bozma ilamından belirttiği gibi haksız olarak ayrı yaşayan eşin tekrar tedbir nafakası davası açması terk ihtarına engel olacak olsa, ayrı yaşamakta haksız olan eş terk ihtarına muhatap olmamak için sürekli nafaka davası açar. Nitekim ikinci kez açtığı nafaka davasıda reddedilmiştir. Yani açtığı nafaka davası haksızdır. Haksızlık, hak doğurmaz. Yani F. Ü.'nin haksız olmasına rağmen açtığı ve ikinci kez reddedilen davası ona eve dönmeme hakkı veremez. Yargıtay bozma ilamı açıkça hatalıdır. 

Ayrıca yargıtay bozma ilamındaki karşı oy yazısında, tedbir nafakasına hükmedilmemesi sebebiyle kararın bozulması gerektiği belirtilmiş ise de bu karşı oy yazısıda iki yönden hatalıdır. 

Birincisi boşanma davasında tedbir nafakasına hükmedilmemesi bozma sebebi olamaz. Tedbir nafakasına hükmedilmemesi bir hata olsa bile bu sebeple karar bozulmaz. Tedbir nafakası adı üzerinden boşanma davası süresince taraflardan birinin zor durumda kalmasının önüne geçilmesine yöneliktir. Zaten ilgili maddenin başlığıda ''geçici önlemler'' dir. Yani geçici bir durumdur. Geçici önlemlerin alınmaması bir eksiklik olabilir, bu önlemin alınması daha iyi olur fakat alınmaması bozma sebebi olamaz. Zira karar verilip dosya Yargıtaya gitmekle yargılamanın büyük kısmı bitmiştir, Yargıtayın incelediği anda dosya onanacak ise, tedbir nafakasına hükmedilmeli denilerek karar bozulamaz. Fakat başka gerekçelerle karar bozulacaksa bu durumda Tedbir Nafakasına hükmedilmesi gerektiği Bozma İlamında belirtilebilir. Yargıtayın sırf bu nedenle kararı bozması yarardan çok zarara sebep olur. Zira kararın bozulması yargılamanın uzamasına sebep olacaktır. Ayrıca yargılama zaten bitme aşamasına gelmişken yeniden uzayacak sadece tedbir nafakası verilecektir. Yani bu gerekçe ile kararın bozulma durumunda verilen zarar sağlanan faydadan fazla olacaktır. 

Karşı oy yazısının ikinci hatalı yönü ise somut olayda tedbir nafakasına hükmedilmemesinin sebebi, davalı kadının ayrı yaşamakta haksız oluşudur ve davalı kadının açtığı iki tedbir nafakası davasıda ayrı yaşamakta haksız ve kusurlu oluşu sebebiyle reddedilmiştir. 

Yukarıda belirtildiği gibi haksızlığa dayanılarak hak elde edilemez. Yani ayrı yaşamakta haksız olan kadın bu haksız eylemine dayanarak nafakaya hak kazanamaz.

Asıl olarak davalı F. Ü. davacı ile ilk ayrılık tarihinde davacıyı ortada hiçbir sebep yokken bırakıp giderek terk etmiştir. Asıl terk bu tarihte gerçekleşmiştir. Bu tarihten sonra 2 kez nafaka davası açmış ve haksızlığı bu davaların ret ile sonuçlanmasıyla tescillenmiştir. A. Ü.'nin açtığı ilk boşanma davasıda tarafların arasında geçimsizlik bulunmadığı, gerekçesiyle reddedilmiştir fakat boşanma davalarında geçimsizliğin olduğuna kanaat getirmek için bir tarafın kusurlu olmasa ya da kavga hakaret olaylarının cereyan etmesi gerekmez. Evliliğin devam etme ihtimali yoksa boşanmaya karar verilmelidir. Yani boşanma talebinin reddi veya kabulüne ilişkin kararda kriter evliliğin devam edip etmeyeceği olmalıdır. 

Türkiye de genelde adliyeye intikal eden bir evliliğin boşanma davası reddedilse de o evlilik fiilen devam etmektedir, taraflar tekrar bir araya gelmemektedir. Artık sadece resmiyette bir evlilik kalmakta ve gerçek duruma uymamaktadır. Bu nedenle boşanma kolay olmalı, taraflar boşanmak için yıllarca mahkemelerde sürünmemelidir. Boşanmanın reddi kararı kesinlikle evliliğin devamını sağlamaz zira zorla kimse kimseyle evli kalmaz. Kısacası tarafların aralarında geçimsizliğin olduğunun ispatlanamadığı gerekçesiyle tarafların boşanma talebinin reddi karar da çok doğru bir karar sayılmaz. O tarihte dava terke dayalı açılmasa bile davalı kadın evi terk ettiğinden kusurlu olup ve evlilik devam etmeyeceğinden tarafların boşanmalarına karar verilebilir. Fakat boşanma davası reddedilse bile terk bu boşanma davasının reddi kararı dikkate alınmadan ilk terk etme olayıyla başlamış sayılmalıdır. Nafaka davası açılması da terki haklı kılmaz. Ayrıca tüm dosyaların tetkikinden davalı kadının evi sebepsiz terk ettiği ve kusurlu olduğu, davacı A. Ü.'nün kusurlu olmadığı anlaşılmıştır. Bu sonuçta mahkememizce verilen kararın doğru olduğu sonucunun çıkarmaktadır. 

HÜKÜM:

1-Mahkememizce verilen 02/05/2013 tarihli kararda DİRENİLMESİNE,


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HAKKIMIZDA..

MEŞRU MÜDAFAA

HİZMET ANLAYIŞIMIZ..